Avcılar Belediye Başkanı Hançerli: 20 bin ev artık tabut değil
Merkez üssü Maraş olan depremlerin ardından gözler sarsıntı riski taşıyan bölgelere çevrildi. Deprem riski yüksek olan ilçelerden biri de İstanbul Avcılar. Resmi verilere göre 976 kişinin hayatını kaybettiği 1999 Gölcük Depremi’nde ağır hasar gören ilçenin Belediye Başkanı Turhan Hançerli, 1999 depremi sonrası verilen sözlerin tutulmadığını söyledi.
Deprem felaketinin yaşandığı bölgelerde incelemelerde bulunan ve belediye olarak depremzedelerle dayanışma gösteren Hançerli ile Avcılar’ın olası bir depreme ne kadar hazır olduğunu konuştuk.
“İNSANLAR YIKIMI KABUL EDER AMA…”
Deprem felaketinin yaşandığı Hatay’da da incelemelerde bulundunuz. Çalışmalar sırasında en çok dikkatinizi çeken olay neydi?
3 kez beyin sarsıntısı bölgesine gittim. İlk seyahatim 7 Şubat Salı günü. Elbistan’a kadar gittim. Hatay’a iki kez gittim ve farklı bölgeleri görme fırsatım oldu. Beni derinden yaralayan, büyük bir yıkıma ve can kaybına tanık olmaktı. İnsanlar bu yıkım karşısında sağlam ve güçlü durdu. Ancak beni en çok etkileyen şey, özellikle arama kurtarma çalışmalarının geç yapılması ve uygun bir ekibin olmaması nedeniyle arama kurtarma ekiplerini beklerken yaralıların diğer bölgeye gitmesi veya tartışan vatandaşlarla karşılaşması oldu. bu yüzden kendilerine büyük bir haksızlık yapıldığını. İnsanlar yıkımı kabul ederler ama eşitsizliği ve adaletsizliği kabul edemezler. Bu durum kalbimde büyük yaralar açtı, tamiri çok zor olacak.
‘STOKÇULARI DA GÖRÜYORUZ’
Depremzedelerle de tanışma fırsatınız oldu. Ne anlatıyorlar…
Orada grubumuzla günlerce çalıştık. Farklı zamanlarda, kısa sürede farklı sorunlar gündeme geldi. Bir depremzede ‘ben battaniye istemiyorum çünkü enkaz altında çocuğum üşüdü’ dediğinde çok etkilendim. Son günlerde tarak ve tırnak makasına olan ihtiyaç oldukça arttı. Tarak öyle kıymetli bir şey oldu ki… 5 gün önce lojistik merkezinden arkadaşımla konuşurken ‘Başkanım çocuklar geldi top istedi’ dedi. İhtiyaç büyük… Bunlar sadece birkaç örnek. Ayrıca ne yazık ki yardım stoklayanları da gördük. Ne yazık ki, yağma hakkında da çok şey duyduk.
‘İKİ ANLAYIŞ DÜNYANIN MÜCADELESİ…’
Bir yağma olayına tanık oldunuz mu?
Hayır, şahsen böyle bir şeye hiç tanık olmadım. Bölgede sadece iki farklı insan var. Bu felaketten geçimini sağlamaya çalışan fırsatçılar ve bu uğurda hayatlarını tehlikeye atan gönüllüler gördüm. Muhtemelen dünyanın kargaşası bu iki anlayış olarak kalacak. Dünyanın farklı yerlerinde İstiklal Marşımızın nasıl söylendiğini, Türk bayraklarının çekildiğini, düşmanlık ve kargaşa olduğunu düşündüğümüz ülkelerin bile nasıl bir araya gelerek analizler ürettiğini gördük. Bütün dünya insanları dertte, dertte, dertte birleşmiştir. Dünyanın bitleri de diğer biçimde birleşir. Vakit geldi. Dünyada uygunlukla birleşenlerin dünyaya hükmetme ve dünyaya yön verme zamanı gelmiştir, aksi takdirde bu acıları yaşarız.
“Geldiğimiz Nokta Medeniyetin Belirlenmesi ve Çöküşü Demektir”
Deprem bölgesinde yaşayan ve burayı görenlerden sık sık ‘hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ sözlerini duyuyoruz. Siz de bu görüşe katılıyor musunuz?
Evet, artık hiçbir şey eskisi gibi olmamalı. Çünkü bunlar eksikliklerin, hataların ve yapılan hataların sonucudur. Bunlar bizim, insanlığın eksiklikleri. Bölgeyi gezerken CHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Açıkel ile konuştuğumuzda iktidarın acizliğinden, çürümüşlüğünden bahsediyorduk. Bugün geldiğimiz nokta aslında medeniyetin çürümesi ve çöküşü anlamına gelmektedir. Neden medeniyetin çöküşü diyoruz? Çünkü uzaydan bahsediyoruz. Uzaya gitmekten bahsediyoruz ve bu dünya için çocuk oyuncağı ama Hatay’a gidemedik. Adıyaman’a gidemedik. Malatya’ya gidemedik. Nurdağı’na gidemedik. İnsanlık tarihi felaketler ya da yaşanmışlıklar üzerinden gelişecekse daha çok bekleyeceğiz. Buradan bir değişiklik veya gelişme geleceğine inanmıyorum.
“İYİ ŞEYLER HAKİM OLURSA UMUT VARDIR VE GELECEK GÜZEL OLACAKTIR”
Yaşananlardan ders alamayacağını mı düşünüyorsun?
Ders almak olaylara dayalıysa evet ders alınmaz diye düşünüyorum. Birkaç hafta önce yaşayanlar hayatını kaybetti. Hayatta kalanlar çok şey kaybetti. Zayıf ve zor durumda oldukları için değişimde zorlanırlar. İnsanlığı başka uygun ve hoş şeylere sevk edecek şeyler vardır. Binlerce yıllık tarih, geçmiş ve birikimler var ve bunlar nesilden nesile aktarılıyor. Gelecek hakkında tahminlerde bulunabilen bilim var. Gelişmiş bilim adamları var. Bilim adamları her zaman iletişim halinde ve burada güçlü bir arka plan var. Onu dinlemezsek ve gözlerimizi karşı tarafa çevirmezsek aslında bir analiz var. Bilime kulak veren, bilime uygun hareket eden bir yapıya kavuşursak ve o iki kişinin arasındaki çekişmede doğrular galip gelirse umut olur ve gelecek güzel olur. Bunun olacağına inanıyorum.
‘DAYANIKLI ŞEHİR YAPILANMASI SON DERECE ÖNEMLİ’
Hatay’dan İstanbul’a döndüğünüzde ‘acilen bu işe başlamalıyız’ dediğiniz bir konu oldu mu?
Çok şey gördüm… Ama üzülerek söylüyorum ki ben bunları 4 yıldır söylüyorum. Sadece yaşananlardan bahsetmekle kalmadım, son 4 yıldır var gücümle birinci sorun olarak depreme karşı güçlü bir şehir kurmaya çalışıyorum. Sadece konuşmuyorum, bununla pratik olarak ilgileniyorum. Toplumdan tepkiler geldi, çok manilerle karşılaştık. Ekonomik kriz bizi yavaşlattı. Bariz zorluklar ve düşünceler vardı. Hatay’dan döndükten sonra 4 yıldır yürüttüğüm işi daha da güçlü bir şekilde konuşayım, yayayım, anlatayım ve ancak Avcılar’la bitireyim dedim. Avcılarla sınırlı olarak çalışmamam gerektiğini düşündüm. Avcılar’da yaptığımız başarılı maketi tüm Türkiye’ye yaymak gerektiğini düşündüm. Bu konuda daha aktif olmam gerektiğini düşündüm. Maalesef olan şu: Sayın Bakanımız (İçişleri Bakanı Süleyman Soylu) da açıklama yaptı. İstanbul için hazırlandık” dedi. Eğri oturup doğruları konuşmak lazım, herkes olaya böyle bakar. Bu açıklama ülke gerçeği değildi ama deprem İstanbul’da olmadı. Uzun süredir deprem olmayan Maraş’ta gerçekleşti. Bundan sonra muhtemelen İstanbul’a odaklanacağız ama diğer yerde yine deprem olabilir. Bu aslında bir odaklanma sorunu değil, bu bir ideoloji, kültür sorunu. Yani güçlü bir şehir inşa etmekten bahsediyoruz. Direnç söz konusu olduğunda, sadece sarsıntılara karşı değil, yangın, göç, ekonomik krizlerin neden olduğu sosyal ve kültürel krizlere ve özellikle de yeni yaşadığımız pandemi gibi krizlere karşı sağlam bir şehir inşa etmek son derece değerlidir. açık ya da değil.
’30 YILDA YAPILAMAYAN İŞLERİ 3.5 YILDA ÇÖZÜYORUZ’
Sizinle Avcılar belediye başkanlığına aday olduğunuz dönemde bir söyleşi yapmıştık. Avcılar’da 10 katlı binalar olduğunu, imar sorununu çözmek için çalışacağınızı söylediniz. Başkan seçileli dört yıl oldu. Bahsettiğiniz sorunların kaç tanesini bu süreçte çözdünüz?
Bu sorunların çoğunu çözdük. Bir dönemde yapılabileceklerin yüzde 150 hatta yüzde 200’ünü çözdük diyebiliriz. Söz verdiğim analizlerin birçoğunu seçim öncesi çözüme kavuşturduk. 20 yılda 30 yılda yapılamayan işleri 3,5 yılda yaptım.
’20 BİN KONUT ŞİMDİ COİN’E GERİ DÖNDÜ’
Ne yaptın…
Kentsel dönüşümün önündeki engelleri kaldıran plan değişiklikleri yaptık. Kentsel dönüşümün önünde engel olan uzlaşma konusunda değerli çalışmalar yaptık. Kentsel dönüşümle ilgili ekonomik krizleri çözen çalışmalar yaptık ve kendisine analiz önerileri getirdik. Ve son olarak kısa sürede bin 300 bina yenilendi. 1.300 bina ve 20 binden fazla konut, tabut olmaktan çıkıp inanç yuvasına dönüştü, dönüşüyor. 40 yıldır plansız bir mahallenin planlanmasına yardımcı olduk. Yine 30 yıldır plansız olan bir mahalleye 1/5000’lik imar planı ve 1/1000’lik imar planı yaptık. İBB meclisinde bu planlar görüşülüyor. 1/5000 oy birliği ile kabul edildi ve itirazlar üzerine yeniden İBB meclisine gitti. Bundan dolayı önümüzdeki ay o mahallenin imar sorunu çözülecek.
‘BİN 811 BİNASI YENİLENME SÜRECİNE GİRDİ’
Sizce Avcılar olası bir beyin sarsıntısına ne kadar hazır?
İstanbul’da olası bir depreme hiçbir yer hazır olmadığı gibi Avcılar da hazır değil. Konvansiyonel hazırlık denilince akla ilk gelen şey: sarsmak, yıkmak, toplanmak… Bu işin sadece küçük bir kısmı, üzerinde fazla durulmayan asıl sorun, şehrin depreme karşı stabilizasyonu. Esas sorun budur ve buna odaklanmak gerekir. Bu bağlamda Türkiye’nin en hazırlıklı belediyesiyiz.
Avcılar’da kaç tane riskli bina var?
Ülkemiz genelinde deprem bölgelerinde 99 yılından önceki binaların çoğu riskli kabul edilmelidir. 1999 yılı öncesi yapılan yapılaşma yönetmeliği ve yapılaşma mevzuatı ile günümüz yapılaşma mevzuatı arasında çok büyük fark bulunmaktadır. Günümüzün istenen sağlam yapı kriteri, 99 öncesi istenen sağlamlık kriterinden 5 kat daha güçlüdür. Daha kaliteli beton ve farklı yöntemler kullanılmaktadır. Mesela sarsıntı kirişi diye bir şey yoktu… Dolayısıyla 99 öncesi yapıların oldukça riskli olduğunu kabul etmek gerekir. Avcılar’da 99’dan önce yapılan planlı alanlardaki bina sayısı 11.893. Avcılar’da bugün itibarıyla 811 yapı yenileme sürecine girdi. Dolayısıyla 1999 öncesi binaların yüzde 50’sinin riskli olduğunu düşündüğümüzde yaklaşık 3 bin binanın yenilenmesi gerektiği kanaatindeyiz.
‘UYUŞTURMAYI KABUL ETMEK İÇİN İHTİYACIMIZ OLAN İLKE’
Yerel yönetim olarak riskli binalara ilişkin analiziniz nedir, hükümetin bu konudaki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yeni bir bina inşa etmek ve riskli bir binayı yenilemek farklı şeylerdir. Yeni bir bina yaptığımızda riskli yapıların ortadan kalktığına dair bir yanılgı var. Boş araziye yeni bina yapmak kentsel dönüşüm değildir. Boş araziye yeni binalar yapılması, güçlü bir şehrin oluşmasına en ufak bir katkı sağlamaz. Kamu makamları ile toplum arasında bir mutabakat yoksa zorla bir şey yapamazsınız. Kentsel dönüşümde uzlaşmayı tartışılmaz bir ilke olarak kabul etmeliyiz. Özellikle toplumda deprem gerekçesiyle ‘Malımız elimizden alınacak, değerli mallarımız değersizlerle değiştirilecek, birileri çıkar sağlayacak’ endişesi ve dehşeti var. Bu korkuyu yenmek için mümkünse dönüşümü anında yapacaksınız. Bu ilkeler kabul edilmelidir. Takviye ve katkılar, yeni daire alanlar için değil, öncelikle riskli bir binada oturanlar ve ekonomik zorluklar nedeniyle binayı yenileyemeyenler için temel olmak üzere yapılmalıdır. Bakanlığın veya hükümetin konutla ilgili son 1 yıldaki tüm uygulamaları bu esaslara aykırıdır. Bunun dışında bu hareketlerin hiçbiri binaların yenilenmesine yol açmadı.
‘BİZİM BİR TEKLİFİMİZ VAR…’
Burada bir teklifimiz var. Sıfır maliyetli finansmana dayalı kentsel dönüşüm. 6306 Sayılı Kanunun (Kentsel Dönüşüm Kanunu) özüne uygun ve uygulanmakta olan ekosisteme uygun bir tekliftir. Ülkemizin kaynakları buna yetiyor, artıyor da… Bu finansman modeliyle kentsel dönüşüme başlarsak ülkemizde kısa sürede acil dönüşüme ihtiyacı olan 1.5 milyon konut var. Sadece Avcılardan bahsetmiyorum. açmak zorundayız. Kendimize açabileceğimiz yolları açtık ama özellikle kriz, finans bizim belirleyip etki edebileceğimiz bir alan değil. Yerel yönetim olarak halkımızın mali durumunun düzelmesine katkı sağlayabiliriz ama ne istihdam politikası ne de para politikası bizim elimizde değil. Madem o anlamda yapabileceğimiz bir şey yok ve ülkemizde kriz ortamı var, devletin atması gereken, atması gereken bir adım var ve bu adım atılmalı.
‘AVCILAR MODELİ UYGULANMALI’
Bu aşamadan sonra kentsel dönüşüm modeli olarak Avcılar modeli ülke genelinde uygulanmalıdır. Hızlı ve etkili olmanın ve kıt kaynakları verimli kullanmanın tek yolu. Bu teorik olarak çalışılmış ve iyi çalışılmış bir modeldir. 4 yıldır bu konuyu tartışıyorum ve hiç gündemimde olmadı. 4 gün önce bu konuyu konuşmaya başlayanlarla aramızda bir fark var. Bu modelin yine ilke ve ilkeleri vardır. Bunlardan vazgeçmezsek model sıfır maliyetli finansmanla birleştiğinde 3 yıl gibi kısa bir sürede 1,5 milyon riskli konut yenilenebilir ve yaşanabilir hale geliyor. Peki biz bu konuyu kaç yıldır konuşamıyoruz derseniz, 23 yıldır tüm Türkiye olarak konuşuyoruz.
‘HIZLI, yerinde ve fikir birliğine dayalı’
Hunters modelinden bahsettiniz. Avcılar modeli nedir?
Herkesin kendi rolünü oynadığı, rollerin asla karışmadığı bir modelden bahsediyorum. Bu yüzden bu roller asla karıştırılmamalıdır. Roller karışırsa, rol karmaşası olur ve güven ortamı bozulur. Belediye belediye olmalı, müteahhit müteahhit olmalı, vatandaş da vatandaş olmalı. Bu modelde 3 unsur vardır: hızlı, yerinde ve uzlaşmaya dayalı. Yine, bu modelin 3 ilke gereksinimi vardır. Bu üç ilke birbiriyle ilişkilidir. Hızlı olmanın ön koşulu, hızlı olmak istiyorsanız gönüllülükten asla vazgeçmemenizdir.
‘SÖZ VERDİK AMA BU SÖZÜ TUTMADIK’
Deprem bilimci Naci Görür geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada deprem riski nedeniyle Avcılar’a dikkat çekmişti. Heyelan ve çökmelere uygun zeminlerin bulunduğunu, bunun da sarsıntının etkisini artırdığını söyleyen Görer, Avcılar’ın zeminlerinin çürümüş olduğunu söyledi. Bahsedilen bu çürük tabanlar için analiz öneriniz nedir?
Silivri’den Tuzla’ya ve Marmara kıyılarına kadar benzer bir toprak yapısı var. Pendik, Maltepe, Kartal kısmen Kadıköy, Fatih, Zeytinburnu, Bakırköy, Küçükçekmece, Avcılar, Beylikdüzü, Büyükçekmece, Silivri. İçerideki arazilerin çok uygun olduğunu düşünmeyin. Güngören, Bahçelievler, Bağcılar yörelerinde de başka sorunlar var. Dere yataklarının kenarları gibi. Mümkünse 10 milyonluk nüfusu başka bir yere taşıma imkanı varsa bu göçü kabul etmemekle olacaktır. Ancak ’99 depreminde 10 milyon nüfuslu İstanbul’a söz verdik. ‘Göç almayacağız, geri göndereceğiz, azaltacağız’ dedik. Ancak 16 milyon olduk… 99’da sadece 200 bin olan Avcılar’ın nüfusu şimdi 458 bin. Demek ki sözümüzü tutmadık. Çözüm bulmak için elimizden geleni yapmalıyız. İnsanlar seçeneksiz kaldıkları için burada dururlar. Mevcut yapıların yıkılma olasılığı yüzde 80 ise yeni yapılan yapının yıkılma olasılığı kesin olarak yüzde 1 ila yüzde 2’ye düşüyor. Peki yüzde 80’lik riski koruyacak mısınız yoksa yüzde 2’lik riski alarak riski azaltacak mısınız? Bugün eski binaların yenilenmesi ve zeminin güzelleştirilmesi için uğraşıyoruz.
AVCILAR SAKİNLERİNE DAVET: TESTLERE ODAKLANMALIYIZ
Avcılar’da yaşayanlara beyin sarsıntısı hakkında ne söylemek istersiniz?
Hemşerilerime diyorum ki, çıktığımız bu güçlü yolda binaların yenilenmesinde hızlı hareket edelim ve hızlı ilerleyelim. yanındayım diyorum. İnanç yapılarını inşa etmek için halkımla kucaklaşmak ve el ele vermek için çaba gösteriyorum ve çaba göstermeye devam edeceğim. Korkuya odaklanmak yerine analize odaklanmalıyız. Daha önce de söylediğim gibi tahlil ve tedavi bin yıldır var ve biz 20 yıl kaybettik, 20 dakika kaybedecek vaktimiz yok dedik. Bugün size tam olarak söylüyorum. Bu 4 yıl ne kadar verimli geçerse geçsin bundan sonra hızımızı artırıp sağlıklı ve keyifli bir yaşam sürdüreceğiz.